VELi YILMAZ

Büyüyen Ego Önce Mutluluğu Bitirir

İnsan niçin yaşar bu dünyada, niçin varlığını sorgular her defasında, temeli mutluluk olması gereken şu kâinatta.
*
Sevmek, sevilmek ve dokunarak hissetmek, sonucunda mutlu olabilmek ve mutlu edebilmektir gerçeğin kendisi.
*
Mutlu etmek bumerang gibidir, mutlu edeni mutlu eder ve o mutluluk kendine döner. Esas zenginliği hak eder mutlu eden.
*
Ağlamayı yasak eder, mutluluğun peşinden giden. Onun için yaşam kendidir, içindeki özdür mutluluk denen, ayaklarını yerden kesen, sıcak gülüşüyle birlikte yanağında buseyi hissettiren.
*
Amaç mutluluktur, hedef mutlu olmaktır. Mutluluğu yakalamak, Nirvana'ya ulaşmaktır. *
Mutluluk dağ başındaki esinti, çınarın gölgesidir, kuşların çok sesli korosudur. Mutluluk uçan kelebeğin kanadında bulur ifadesini, yaban lalesinin kırmızısında gösterir kendini.
*
Mutluluk tarlada başaklar arasında gezen teyzenin, yanakların da gösterir kendini, bir köy sofrasında, çeşme başında, ansızın çıkar karşımıza.
*
Bazen de örgülü kazaklı, kırmızı yanaklı çocuk, şeker tadında mutluluk sunar biz büyüklere.
*
Ne de güzeldir mutluluğu keşfetmek. Hissettiğin mutluluk ile birlikte dağ esintisi hisseder insan, yüreğinin derinliklerinde. Küçük gibi görünür kimilerine mutluluğun açtığı ışık süzmesi.
*
Huzurdur mutluluğun nüvesi. Enfes harikulade güzellikleri büyüyen ego örter, görünmez eder.
*
Bu büyüyen ego mutluluk bahçesine tarumar eder. O bahçede özenle büyüttüğün çiçekleri yok eder.
*
Ego erozyona uğratır gönül bahçesini, soldurur çiçekleri, durdurur kuşların verdiği konseri.
*
Vızıldayan arılar konmaz çiçeklere. Büyüyen ego griye çevirir sarı beyaz kombinasyonlu ak renkli güzelim bitkileri.
*
Yaban laleleri kapatmıştır üstünü, kırmızısını göstermez, güzelim laleler küskünlüğünü belirtir bizlere.
*
Yaşam amacı kaybolmuştur, ego mutluluğun tahtına oturmuştur.
*
Kendini harikulade görmenin ve narsistliğin evreninde, kendimiz değiliz artık.
*
Evden çıktığında karşılaştıklarına selam vermiyorsun, dolayısıyla gülümsemiyorsun. Hayatında canlı pastel renkler, yerini grinin tonlarına bırakmış.
*
Egon sana suni bir mutlulukla sarılmış, yalandan gözünü boyamış, mutluluğa dair neyin var, neyin yok, elinden almaya başlamış. *
Başını bulutların üzerine taşımış, Bulutlar bile bu duruma, kızgın, dargın bir hal almış, pamuk gibi beyaz bulutlar, griye çalmış. Çevredekilerin, merhabaları, hal hatır sormaları, alçakgönüllü davranmaları, kendileri olmaları, yetmiyor, insanların bunu yapmalarını ödev olarak yazmışsın kafana.
*
Çevrendekiler kaybolduğunda, ayakların yere bastığında, bunu fark ediyorsun aslında, ama geç kaldığını, çok geç anlıyorsun, tren yola revan olmuştur, geçmişler olsun, yükselen egosuna egemen olamayana.

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *