VELi YILMAZ

ABD’nin son tangosu Suriye, petrol ve TÜRKİYE’nin Suriye sorunu

Manyak bir adam çıktı dedi ki;

‘Budala olma, aptal olma’

‘Dostum Mazlum Kobani’

‘Kürtlerle iyi anlaşıyoruz’

‘Artık coğrafyanın dertleriyle ilgilenecek değiliz, başka ülkeler ilgilensin, petrolü güvence altına aldık’

Yetmedi,

Barış Pınarı Harekâtının ilk dakikalarıydı,

Bir tweet savurdu;

Suriye’ye girerseniz, Kürtlere müdahale ederseniz ki; bu Kürtler dediği PKK uzantısı güçlerdi;

‘Ekonominizi mahvederim’!

Neydi evanjelist adamı bu denli utanmazcasına konuşturan nedenler?

Biliyorsunuz; Türkiye bir‘’Esad’’, ‘’Esed’’ denkleminde 7 yıldan fazla süren Suriye iç savaşına durupdururken birden taraf oluverdi.

Oysa;

Türk ve Suriye devletinin başkanlarının birlikte tatil yaptığı fotoğraflar o yıllar arşivleri süslüyordu.

Birden herşey Erdoğan’ın bir ABD gezisi sonrası değişiverdi.

Artık Suriye bizim için Emevi Camii’nde namaz kılınacak kadar hayallerimizi süsleyecek konuma gelmişti.

Neden, nasıl, niçin? Sorularına muhatap aynı zaman da Pelikancıların mağduru olduğu iddia edilen, görevden alınan o dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu Ortadoğu’da Türkiye’den habersiz yaprağın kımıldamayacağı gibi iddialı sözler sarfediyordu.

İşin bilinen tarafı ise 3,5 milyon Suriyeli bugün bizim topraklarımızdaydı.

Petrol ABD’nin kontrolünde,

Rusya, İran yüzyıllardır sıcak denizlere inme hayalini gerçekleştirmiş durumda.

Bugün coğrafyanın haritası yeniden şekillense güneyimizdeki komşulardan Suriye v eIrak’ın yanına ABD ve Rusya’yı da eklemek zorundayız.

Gelelim şimdi işin diplomatik, Türk devletinin al-i menfaatleri doğrultusunda ne getirip ne götürdüğüne..

Bu densiz, hadsiz ne olursa olsun tüm eleştirilere rağmen tarafsız olmadığı bilinen Sayın Cumhurbaşkanına bu denli bir mektubu hiç bir devlet ya-za-maz.

Bu gerçeğe ABD de dâhildir.

Cumhurbaşkanı ülkenin, 80 milyonun temsilcisidir.

Dolayısıyla bu saygısızlık ve terbiyesizlik hepimize yapılmıştır.

Mektubun o anda iade edilmesi ABD ziyaretine bırakılmaması gerektiği notunu da düşerek.

Sayın Erdoğan ABD’ye gitmelimiydi?

Tüm bu gelişmeler ekseninde tabi ki hayır.

Ancak

Sayın Erdoğan’da biliyor ki, ABD ziyareti sadece kendi ülkesi için değil iktidarını sürdürebilme adına yeni bir kapı açma isteği ile gerçekleştirildi.

S – 400 bugün nerededir?

Kumandası kim de olacaktır?

F-35 hala söz de Ermeni soykırımı yaptığımız yüzyıllık polemiğin pençesindedir.

Patriotlar Trump’ın dediği gibi Obama döneminde bize atılan kazık mıydı yoksa bilinen tanıdık ABD siyasetinin kirli iç yüzümüydü? Cevabı saklıdır.

Hele;

İlkokul mezunu olduğu bile tartışılan sümüklü alçak FETÖ’nün 15 Temmuz kalkışması ile ülkeyi neredeyse parçalanmanın eşiğine getirecek tüm gelişmelerden ABD’nin haberdar olmaması gerçekten mümkünmüdür?

Türkiye’nin güçlü bir devlet olduğu ve bu güçlü devlet yapısını her zaman ortaya koyduğu tartışmasına da birkaç cümle eklemek gerekirse;

Suriye meselesinden sonra ABD’nin petrol bölgesi hariç askerlerini çekeceğini ifade eden açıklamalarına müteakiben yine ABD’nin manyak terör örgüt elemanlarıyla bizim uğraşacak olmamızı açıklamasının karşılığı verilememiştir.

ABD petrole çökerken Türkiye neden terör örgütlerinin elemanlarının belasıyla uğraşmak zorundadır.

Bu soru tartışmalara açıktır

Bırakıp giden başımıza bela eden ABD değilmidir?

FETÖ hala ABD himayesindedir.

İade edilip edilmeyeceği bilinmemektedir.

Suriye’de iki süper güç cirit atmaktadır.

Rahip Brunson krizinden NASA çalışanı Sedat Gölge’nin serbest bırakılmasına kadar geçen süre içerisinde yaptıklarını bize karşıt ikiletmeyen bir ABD mevcuttur.

Bu nasıl güçlü devlet politikasıdır?

İşte bu sorunlar çerçevesinde hiçbir isteğini, (istediğini) yaptıramayan Türkiye’nin ABD ile

ilişikleri nasıl stratejik müttefik tanımlamasına uymaktadır!

Kaldı ki;

Stratejik müttefiklerin politikalarının ortak bölüşüm noktasındaki karşılığı iki devlet çıkarları bakımından eşit olmasını gerektirir.

Ortadoğu’da Türkiye’nin bugün elde ettikleri gelen aziz şehitlerimiz, göç dalgası, terör örgütleri elemanları, savaş arasında kalmış binlerce masum denklemi arasında nederecededir?

Şimdi bu analiz çerçevesinde;

Sayın Erdoğan ABD’ye gitti de ne olmuştur?

ABD, Halkbank dosyasını elinde tutmaktadır.

Her ne kadarHakan Atilla serbest bırakılsa da turpun büyüğü heybededir.

Mektubun iade şekli tartışmalıdır.

Takdim edilen mektup bundan sonra nasıl bir sonuca sebep olacaktır

Ki;

ABD Başkanının mektubu takdim ettik açıklamasının ardından takındığı yüz ifadesi ogün düzenlenen ortak basın toplantısında haliyeti ruhuyetine yansımadığı açıkça görülmektedir.

Türkiye yine her konuda olduğu gibi Doğu Akdeniz’deki haklı petrol arama hakkına sahipken ABD ve diğer Batılı ülkelerin ve de İsrail’in karşılıklı ilişkileri ile köşeye sıkıştırılmak istenmektedir.

Güçlü ülke ilkesi ancak sizin ne derece politikalarınızı kabullendirmek istediğiniz noktasında cereyan eder

Denilecektir ki;

Son Barış Pınarı Harekâtı ile Türkiye Suriye’de varlığını hissettirmiştir.

Kabul edelim ki; Türkiye terörle mücadele de kararlılığını kabul ettirmiştir.

Lakin soruise çok basittir;

Kalıcı tedbirlerle terörle mücadele olabilir mi?

Sınırdan 30 – 40 kilometre içeriye sokulan terörist grupların daha sonra ne şekilde evrileceği sorusu yanıtını beklemektedir.

Kamışlı’da ABD askerlerinin devriye attığını unutmadan.

Bizim hedefimiz ülkemizi küçümsemek değil yanlış kararlarla zor duruma düşürülmesine seyirci kalmamaktır.

İki emperyalist ABD ve Rusya’nın Suriye’deki konumu hiç şüphe götürmeksizin Türkiye’den daha fazladır.

Sıra Kıbrıs meselesine mi gelecektir.

Bu sorunun ipuçları kendisini göstermektedir.

Petrol arayamazsınız tehdidi Kıbrıs’ta iki devletin kabullenilmediğinin açık bir göstergesidir.

ABD ziyareti içerisinde ifade edilen 100 milyar dolarlık ticari ilişkiler ağının bu sıkıntılı, çetrefilli, dediği günün gününe uymayan söylemlerle gerçekleşmesi imkânsızdır.

Sıkılınca tweet atıp, sonra 100 milyar dolarlık ticaretten söz etmek aklımızla alay etmektir.

Son olarak Türkiye ABD ile stratejik müttefik olsa da teslim olacak dediğini yapacak ülke değildir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün bıraktığı tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin payidarlığı hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Son olarak ABD’ye verilen en net cevap ise yine şanlı Türk Devletinin arşivlerinde saklıdır.

‘’Yeni bir dünya kurulu ve Türkiye orada yerini alır’’

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *