VELi YILMAZ

Sazın Teli

Bir ozanın sazından gelen tınıyı dinlerken, bazen zaman durur.
*
Ozan'ın sazının teli ve hatta  sazın kendisi oluruz. Yaşadıklarınız, yaşanmışlıklarınız belirir o tınının içerisinde.
*
Sevdalarınızı ve size sevdalı olanları hatırlarsınız. O yıllara o günlere geri dönersiniz.
*
Bir puzzle'ın parçası gibi yeniden oluşturmaya, biçimlendirmeye çalışırsınız geçmişte yaşananları.
*
O sevdalar arasında kompozisyona müdahale etmek gelir içinizden.
*
Keşkelerle Ozan'ın sazından gelen tınıyı dinler, yeniden yaşanmışlıkları düzenlemek, zihninizde yeniden kurgulamak, akıl pencerenizden yaşanmışlıklara tekrar bakma ve rutuş yapmak istersiniz.
*
Adeta bir rüya âleminde seyahate çıkmış gibiyizdir. Geçmişin bizim için uygun olmayan yanlarına rötuşlamak isteriz.  

*
İstediğimiz biçime evrilmesini sağlamanın bir beyin yansıması olduğunu reddederek,  yeni baştan resmetmeye çalışırız geçen hayatı, anıları.
*
Ozan tekrar dokunur bağlamasının teline ve bu defa yeniden resm edilmeye çalışılan, bu resimde bizi rahatsız eden canımızı acıtan yanlar görürüz.
*
Bir ayva oturur boğazımıza, ne kadar yutkunsak da bir türlü yutamayız. Biraz yaşarır gözlerimiz. Biraz limon sarısı olur yüzümüz. Bir türlü müdahale edemeyiz resmin o bölümüne, bir türlü gözlerimiz bakmaz O yöne, ellerimiz gitmez, bize göre şekilsiz olan o bölgeyi düzeltmeye.
*
Ozanın bağlanmasından yeni bir tını daha dinlemeye başladığımızda, pırıl pırıl yaz güneşi yerine kararmış buz gibi bir kış günü hatırası bırakır zihnimizde, biçimlendirdiğimiz yeni portrelerde ve iç acıtıcı nüansları görürüz.
*
Bazen bunu görmezden, bilmezden geliriz. Ve takılıp kalmışızdır Ozan'ın sazından gelen tınıya.
*
Ozan'ın mızrabı bağlamasının teline her dokunuşunda farklı bir yaşanmışlık ya da yaşanmak istenen yola revan oluşlar başlar.
*
Bazen Himalayalar"ın kadimliğinde buluruz kendimizi.
*
Bazen yaban laleleri arasındayızdır. Bazen patika yolda yürürken, çam kokusunun keskinliğini hissederiz.
*
Bazen kendimizi bir deniz kenarında dalgaları izlerken bulur, bazen dere kenarında balıkları izlerken yazdığımız şiirde buluruz kendimizi.
*
Bazen yudum sevdalı bakışlarla karşılaşırız. Bazen o sıcacık elleri avuçlarımızda hissederiz. Yakamozları görürüz deniz üzerinde bazen.
*
Denizin Boğazı’nı yürüyerek Ortaköy Camine kadar gidebileceğini düşünür insan.
*
Bazen boğazına bir şeyler düğümlenir ve denizin o boğazında kaybolmak ister insan.
*
Bazen gülücükler açar gökyüzü, evimiz olur güneşin yüzü, martıların sesi, bülbülün sesi oluverir ansızın.
*
Bir bardak demli çayın damağında bıraktığı harkulade tat, bazen katrana döner içmek istemez ve sırtını dönersin güzel olmadığını düşündüğün o demli çaya.
*
Ozan bunu nasıl oluyor da yapıyor anlam veremezsin. Yoksa sanatçının böyle bir yönümü vardır, bilemezsin.
*
Peki, Ozan'ın portrelerin de sevmediği dönüp bakmadığı yerler yok mudur?
Pek tabii ki olmalıdır. Peki, bu denli uzun yolculuklara bizleri çıkarabilen ozan, acaba kendi resminde kendini üzen, rahatsız eden hoşnutsuz bırakan yanları neden düzeltmemekte?!!  
Bazen yapılmaması gerekeni biliriz. Lakin bunu bile bile yaparız.
*
Sonuçlarını göre göre yola devam ederiz. Ozan da içimizden biri ama tek fark yaralarını iyileştirmeye çalışan, o yaraların acılarını hafifleterek esin kaynağı olmaya çalışan biri.
*
O yaraları iyileştirerek, resim edilecek yeni tablolarda istenmeyen lekelerin oluşmaması için çabalayan biri.

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *