VELi YILMAZ

Önyargı Toplumu

Biz kendimize de, başka insanlara karşı da önyargılıyız.
*
Bu durumu kişi ya da kişilere endekslememek gerekli.
*
Genel anlamda toplumun çizmiş olduğu portre bu istikamettedir.
*
Kendimizi çiçeklerle bezenmiş olarak görebilir ve mis kokulu güler yüzlü bir toplum bireyi olarak hissedebiliriz.
*
Bu durum olumlu bir yakınsama olarak görülebilir.
*
Lakin en güzel çiçek benim demek ya da en görkemli ağaç ve güzel ağaç sadece, yalnızca benim demek ise başka bir şey demektir, başka bir şey söylemektir. Bu durum narsizm olarak isimlendirilir.
*
Hep kendimizin ne kadar güzel bir manolya ağacı olduğunu, köklerimizin ne denli derinde olduğunu, çiçeklerimizin ne kadar nazik ve güzel görünüşlü olduğunu anlatır dururuz.
*
Kendi kabullerimizi, nelerin güzel nelerin çok daha güzel ya da nelerin nahoş olduğu konusunda karşı tarafı iknaya çalışırız.
*
Halbuki karşı tarafta kendini anlatmaya çalışanda,  harikulade güzelliğe sahip bir Manolya Ağacıdır.
*
O da aynı güzelliklere sahip çıkmakta, o da benzer olumsuz durumları reddetmektedir.
*
Ah o manolya ağacına bir kulak verebilsek,  bir kez olsun ne söylemeye çalıştığını dinleyebilsek.
*
Farklı şeylerden konuşmadığımızın farkına varabilsek, konu duru çok daha anlaşılır hale gelecek.
*
O zaman iki manolya ağacı da anlayacak ki, gelen ilkbaharın güzelliğini, kuşlar tarafından verilen harikulade konseri, farklı ifadelerle birbirine anlatmaktalar.
*
Ya da iki manolyada geçmiş olan kışın berrak beyazlığından ve kesif soğuğundan bahsederek ne denli üşüdüklerini dile getirmekteler.
*
Bazen de anlamsız kökleri olmayan yargılarda bulunuruz.
*
Dağın arka tarafını görmeden, o konu hakkında bilgi sahibi olmadan fikirler üretiriz.
*
Bayılırız bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya.
*
Hâlbuki fikir dediğimiz kavram, bilgi üzerinde duran biblo gibidir.
Üretilmesi bilgiye dayalıdır. Çok düşünüp, çok tasarlama gerektirir.
*
Fazlasıyla neden niçin sorusunu sormayı gerektirir, özenli olmayı önceleyen bir kavrama denk düşer fikir üretmek.
*
Dağın arkasını anlatırken orayı hiç görmediğimiz halde; kırmızı yaban lalelerinden beyaz papatyalardan bahsederiz.
*
Bir başka deyişle kurumuş derelerden, kıraç topraklardan bahsederiz, elimizde belge bilgi olmadan. Biz bireyler olarak zaman zaman isteyerek bilerek isnatlarda bulunduğumuzda olur.
*
Hiç hak etmediği ya da gerçek dışı olduğunu bildiğiniz halde, yakıştırmalar da bulunulur, karşı tarafı kendini ispata zorlarız.
*
Lakin kendi kimliğimizi saklayarak, kendimiz sorgulanmaktan kaçar, sorgulanmaktan imtina ederiz.
*
Özensizliği neredeyse şiar olarak edinmişizdir.
*
Zaman zaman taraf olarak belirlediğimiz kişi,   söylediğimiz isnatın dondurucu soğuğunda kalması bizi mutsuz değil bizati bizleri mutlu eder.

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *