VELi YILMAZ

Modern Seküler Anlayış

Yaşadığımız çağ toplumcu yaşamı öncelemeyen, bireysel varoluşu ve bireyin olabildiğince en çok hakka sahip olmasını hedefine yerleştirmiş ve bu amaca ulaşabilme bağlamında, her kavramı mübah gören bir anlayış toplumda yerleşik hale gelmiştir.
*
Bu çağ önce "ben" düşüncesini varederek, sonrasında diğerleri kavramını da hiçe sayarak, "benim ihtiyacım olmasa dahi hepsi benim olmalı" mantalitesinin egemen olduğu bir yaşam modelini somut olarak benimsemiştir.
*
Duygunun olmadığı tamamen çıkarlara endeksi bir hayatın, zehirli atmosferini toplumun bireyleri fark etmesine rağmen, solumayı sürdürmektedirler ve bu alışkanlıktan bir türlü vazgeçilememektedir.
*
Uyuşturucu müptelaları ya da sigara tiryakileri gibi bireylerizdir. Artık yanlışlığını bile bile bu davranışları sergilemekten vazgeçemiyoruz.
*
Ulviyetine inandığınız değerlerden eminiz mutlaka ki, o en güzel iklimi yaşatır bize ve o insana dokunan değerler, kır çiçeklerinin enfes kokusunu ormanın bakir havasının yaşatır bize.
*
Lakin maddeci seküler yaşam öyle bir sarmalanmış ki bizleri " hep ben" düşüncesi ve bu düşüncenin peşinden koşmak bu egoya bağlı davranış modelimiz alıkoyuyor bizleri bu inandığımız eski ulviyetlere.  
*
Unutuyoruz iyilik yapmanın iyi geldiğini.
Manevi değerlere önem veren ve daha kadirşinas olunması gerektiğine ve bu bütüncül değerlere inanan insanlarımız dahi toplumcu kavramları gerçek mecrasından kopararak, seküler güncel yaşama uygarlıklarını görüyoruz.
*
Modern yaşam dediğimiz sekülerizm ihtiyacı olanlara yardım biçimini dahi değiştirmiş görülmektedir. İnançlı insanların yardım yapılan için "sağ elin verdiğini sol el görmeyecek, bilmeyecek" özlü sözü bir kenara konmuş durumda.

*
Adeta yardım olarak sunulan bir davranış stadyum dolusu insanın gözleri önünde yapılmaktadır. Bu sayede sözde yardımı yapan kendisine, toplum nezdinde statü ve statüye bağlı itibar verilmesini sağlamış olmaktadır.
*
Bu davranışlar mutedil olduğunu düşündüğünüz "komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir" veciz söz üzerine yaşamını bina etmiş olan, toplum kesimleri tarafından yapılıyor olması şaşılacak bir durumu doğurmaktadır.  
*
Bu toplum kesimleri, tüm manevi değerleri biçimsel olarak düşünüyor görüntüsü vermektedir. Kısacası öz kaybolmuş sadece kabuktan ibaret bir yaşam biçimi hayatlara egemen olmuş, seküler, bireyci yaşam tarzı güzel hayatların müstesna çiçeklerini tarumar ettiği, kıraç bir araziye dönüştürdüğü anlaşılmaktadır.

*
Bu durum yakıcı güneşi fark etmek,  dondurucu soğu hissetmek gibi bir şey. Sayıları çok az olan bazı insanlar için beyazlı, kırmızılı zakkum çiçeklerinden gelen harkulade koku, ancak ve ancak özü dönüştürmeden, farklı bir şeye uyarlamadan yaşanabilir fikri; nesnel süslü bir güzellik olarak zihinlerdeki yerini korumaktadır.
*
Sekülerizm ve buna bağlı yaşadığımız modern Çağın atmosferini teneffüs edenler aslında, kaktüs çiçeğinin göz alıcı biçimine kaptırmaktadırlar kendilerini.
*
Lakin o çiçek harikulade görünmesine karşı, fevkalade kötü korkmaktadır. Ancak güzelliğine aldanılan o çiçeği gül kokusu olarak düşünmek istemektedir günümüz insanları.
*
Fazla malı mülkü olanın, olması gerekenden çok parası olanın akıllı insan olarak sunulduğu yaşadığımız dünya'da, madde kavramının dehlizlerinde kaktüs çiçeği koklamaya çabalar hale gelmişizdir.
*
Özü kaybedip, kabuğun peşine düştüğümüz maddiyattan yoksun olanı aşağı seviyelerle vasıflandırdığımız çöl iklimini yaşamaktayız.

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *